7 Haziran 2016 Salı

Yapılandırmacı yaklaşım ile eğitim


Kpss Öğretim Yöntem ve Teknikleri (ÖYT)



ÖĞRETİM İLKELERİ
YAPILANDIRMACILIKöyt çember tekniği ile ilgili görsel sonucu 5E MODELİ VE 7E MODELİ
İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME
PROBLEME DAYALI ÖĞRENME
PROJE TABANLI ÖĞRENME 
BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME 
ÇOKLU ZEKA KURAMI (GARDNER) 
OKULDA ÖĞRENME MODELİ 
ETKİLİ ÖĞRETİM MODELİ
TAM ÖĞRENME MODELİ
ÖĞRETİM ETKİNLİKLERİ MODELİ (GAGNE)
ANLAMLI ÖĞRENME
TEMEL ÖĞRETME MODELİ
Öğretim Yöntem ve Teknikleri dersine ait konular aşağıda listelenmiştir. Lütfen gitmek istediğiniz konunun üstüne tıklayınız.
Öğretim Yöntem ve Teknikleri (ÖYT) konusu Kpss’nin Eğitim Bilimleri soruları arasında çıkmaktadır. Kpss her yıl bu konudan 30 tane soru sormaktadır ve soruların zorluk dereceleri her yıl değişmektedir. Ancak bu yıl eğitim bilimleri soru sayıları değiştiği için kpss öyt soruları da aynı oranda değişecektir. Kpss A grubu öğretmen adaylarını bu konular özellikle ilgilendirmektedir. Çünkü öğretim yöntem ve teknikleri uygulamasını en çok görecekleri konulardır. Bu konuyu öğrenen öğretmen adayları, ileri zamanlarda memurluk hayatına girince de bu dersin faydalarını görecektirler.
ÖYT konuları; Öğretim ilkeleri,Öğrenme ve Öğretme kuramları, Öğretim stratejileri, Öğretim yöntemleri, Öğretim teknikleri, Sınıf yönetimi ve Öğretmenlik mesleğine giriş konularını kapsamaktadır. Sözel ağırlıklı bu dersin konularına yukarıdan ulaşabilirsiniz.
Herkese Başarılar.

GAZİANTEP BİR TARİH


Övsem de az olur Anadolu’mu,
Fakat Gaziantep başka güzeldir
Edirne mi desem yoksa Bolu’mu,antep görseller ile ilgili görsel sonucu
İnan Gaziantep başka güzeldir

legaziantep görselleri ile ilgili görsel sonucu                                            Gaziantep Başka Güzeldir
Adana komşu il içinden geçtim,
Kahramanmaraş’ın suyundan içtim
Malatya’dan kaysı fidanı seçtim,
Gaziantep daha başka güzeldir
Mersin de çok olur ünlüdür muzu,
Sülün gibi besler gelini kızı
Erzin suyu koymaz böbrekte sızı,
Gaziantep daha başka güzeldir
Antalya güzeldir turist eylenir,
İstanbul ki dünyalarda söylenir
İşte benim anadolu’m böyledir,
Fakat Gaziantep başka güzeldir
antep görseller ile ilgili görsel sonucuAmasya’da olur elmanın alı,
Afyonun kaymağı, başkent’in balı
Bursa’da dokunur ipekli halı,
Gaziantep daha başka güzeldir
Konya ili derler ulumu ulu,
Bu şehirden geçer İslam’ın yolu
Gelmişi geçmişi evliya dolu,
Yûşa’nın Türbesi başka güzeldir
Rize ile Çarşamba’nın tütünü
Sağlam olur Kayseri’nin keteni
Şehitkâmil, Şahinbey’in vatanı,
Gaziantep daha başka güzeldirgaziantep görselleri ile ilgili görsel sonucu

İstanbul'un Fethi




İstanbul'un veya Kostantiniyye'nin Fethi (YunancaΆλωση της ΚωνσταντινούποληςKonstantinopolis'in Düşüşü), 6 Nisan-29 Mayıs 1453 tarihleri arasındaki kuşatmanın sonucunda Osmanlı Padişahı II. Mehmed komutasındaki birliklerinBizans İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u ele geçirmesi.
İstanbul, daha önce de defalarca kuşatılmıştı; VII.-VIII. asırlarda Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatıldı ancak başarısız olundu. Osmanlılar da şehri daha önce kuşatmıştı, Mateos Kantakuzinos'un Bizans tahtına geçmesini sağlamışlar ve ödül olarak Çimpe Kalesi'ni alarak Rumeli'de ilk kez toprak kazanmışlardı. Rumeli'ye geçişle beraber bölgede sınırları genişleyen Osmanlılar ilk kez I. Bayezid komutasında 1395 yılında İstanbul'u kuşattı. Bazı kaynaklarda ise 1391 tarihli farklı bir kuşatmadan söz edilmektedir. I. Bayezid'in kuşatmasında mancınıklar kullanıldı, kuşatma üzerine Macar Krallığı günümüzBulgaristan topraklarına taarruz etti ve İstanbul kuşatması sonlandırıldı. Ertesi yıl kuşatma tekrar başladı ve bu sefer deniz bağlantısını tümüyle koparmak için Anadolu Hisarı inşa edildi. Bizans imparatorunun ateşkes talebi üzerine kuşatma kaldırıldı.Ankara Savaşı'yla beraber Osmanlı Devleti Fetret Devri'ne girdi. Bu dönemde Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi tarafından 1412 yılında İstanbul tekrar kuşatıldı.[Not 2] Musa Çelebi, kargaşanın Bizans yüzünden olduğuna ve bazı rakip şehzadelerin Bizans tarafından desteklendiğine inanıyordu. Ancak rakip şehzadelerden I. Mehmed'in harekete geçmesi sebebiyle bu kuşatma da kaldırıldı. Dördüncü kuşatma ise II. Murad döneminde oldu; II. Murad elçiler göndererek Düzmece Mustafa'nın desteklenmemesini talep etti ancak karşılık bulamadı. İsyan ile uğraşan II. Murat, Şehzade Mustafa'ya yardım ettiğine inandığı Bizans İmparatorluğu'nun üzerine yürüdü ve kuşatma başladı. Bizans İmparatoru VII. Yoannis'in Karadenizkıyılarındaki bazı toprakları ve haraç vermeyi teklif etmesiyle bu kuşatma da kaldırıldı. II. Mehmed tahta geçtiğinde etrafı bütünüyle sarılmış bir şehirle karşı karşıyaydı.


Hristiyanların şehirde kalabileceği duyuruldu, İslam hukukuna göre yargılanmadılar, ibadetlerini özgürce sürdürdüler ancak ata binmeleri, silah taşımaları ve askerlik yapmaları yasaklandı.[196] Scholarius adlı bir rahip, II. Gennadios ismiyle patrik seçildi ve II. Mehmed'ten bir takım imtiyazlar aldı; patrik tarafından Ortodokslara özel mahkemeler kurulabilecekti ve bu mahkemelerin üyeleri de ruhbanlardan seçilecekti.[197][198] 1461'de II. Mehmed tarafından Ermeni Patrikhanesi kuruldu ve Bursalı I. Hovagim patrik olarak seçildi. Ortodoks patriği gibi Ermeni patriği de imtiyazlar aldı; SüryaniHabeş ve Kıpti kiliseleri bu patrikhaneye bağlandı.[199]Yahudilere de haklar tanındı, Osmanlı himayesindeki ilk hahambaşı Moş Kapsari oldu.[199]
Padişahın koruyucu tutumu sayesinde Ayasofya tahrip edilmedi, daha sonra Ayasofya'nın camiye çevrilmesi sebebiyle mozaiklerinin sökülmesi icap etti ancak sultanın emriyle mozaikler sökülmeyerek kireçle kaplandı.[186] 1847-1849 arası tamiratta Bizans mozaiklerinin korunmuş olduğu görüldü.[200] Çan kuleleri yıkılmadı, geçici olarak ahşap minareler eklendi. Günümüzdeki minareler II. Selim zamanında inşa edilmiştir.[201] Ayasofya'yla beraber çok sayıda kilise ve manastır camiye ve medreseye çevrildi.[201]Medreselerde eğitim vermeleri ve bilim çalışmaları yapmaları için SemerkantBağdatKahireŞamBuhara gibi şehirlerden âlimler davet edildi. Daha sonra tamamlanan Sahn-ı Seman Medresesi'ne gelir getirmesi için bazı binalar ve araziler bağışlandı.[202]
İstanbul'da Osmanlı hâkimiyetinin başlamasıyla beraber, demografik yapı da ciddi değişime uğradı. Şehir fethedildiğinde nüfusunun 30 ilâ 40 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir.[203] Başta sanatkârlar olmak üzere birçok insanın İstanbul'a iskân edilmesi emredildi; gönüllü gelenlerin istedikleri mülke sahip olabileceği duyurusundan sonra birçok insan şehre yerleşti. İstanbul çevresindeki tarım arazilerinin işlenmesi için Avrupa'da esir alınan insanlar getirildi. Bunun haricinde isyan tehlikelerinin olduğu Konya,Karaman ve Aksaray yörelerinden de mecburi iskân yapılmıştır.[203][204] 1477 yılında İstanbul'un nüfus sayımı yapıldığında ortaya çıkan tablo şöyleydi;


Cumhuriyetin Kuruluşu



Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile Samsun'a gönderilmiştir. Ülkenin çoğu ilindekongreler düzenlemiş ve "Tek bir egemenlik var, o da milli egemenliktir. Milletin egemenliğini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplamıştır. Meclis Mustafa Kemal Paşa'yı 'Meclis Başkanı' seçmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş, omuz omuza mücadele etmiştir.
Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasının ardından TBMM 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırmıştır. Padişah Vahdettin, 'vatan haini' ilan edilmiş ve yurdu terk etmiştir.
24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan şehrindeki Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalyaJaponyaYunanistanRomanya,BulgaristanPortekizBelçikaSSCB ve Yugoslavya temsilcileri Lozan Barış Antlaşması'nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmış fakat devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos'ta ilk toplantısını yapmıştır ve 13 Ekim'de Ankarabaşkent ilan edilmiştir. Bu dönemde Atatürk, egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı. Atatürk 28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırmış ve "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz," demiştir.
29 Ekim günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vermiştir. Meclis önergeyi kabul etmiştir ve böylece Türkiye Devleti'nin yeni yönetimi biçimi Cumhuriyet, yeni ismi "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlenmiştir. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkcumhurbaşkanı olmuştur. Halk da cumhuriyetin ilanını sevinç ve coşku ile karşılamıştır.
Cumhuriyette, Atatürk'ün de söylediği gibi, egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle yöneticileri seçebilir.


Atatürk İlkeleriTürkiye'nin çağdaşlaşma yönünü belirleyen, Atatürk Devrimleri'ne temel teşkil eden ve Türk milliyetçiliğini esas alan fikir ve düşüncelerdir.[1]Atatürkçü Düşünce Sistemi içinde birbirine bağlı bir bütün oluşturan Atatürk İlke ve Devrimleri,Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırabilmek için bilimsel düşünceyi esas alan aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu nedenle Atatürk ilke ve devrimlerinin temelinde yapıcı olup doğruya ve yararlıya yönelmek vardır.
Atatürk İlkeleri, başlangıcından beri Türk Devrimi içinden doğmuş ve onun uygulamalarına yön vermiştir. Atatürkçülük konularını araştıran bilim insanları bu ilkeleri Temel İlkeler ve Bütünleyici İlkeler olarak iki başlıkta toplarlar.
Bu ilkeler, Atatürk'ün devlet anlayışına hakim olan ulus devlettam bağımsızlıkulusal egemenlik ve çağdaşlaşma hedefinden kaynaklanmaktadır.
Atatürk İlkeleri, önce dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası'nın program ilkeleri olarak benimsenmiştir. 1937'de çıkarılan bir kanunla 1924 Anayasası'na eklenen ilkeler, bu uygulama ile hukuken Türk ulusuna mâl edilmiştir.

,

Cumhuriyetçilik

,Cumhuriyet; egemenliğin halkta olduğu devlet yönetimi demektir. Cumhuriyet, demokrasinin bir uygulama şekli olup, halkın kendi kendini yöneterek, yönetimde söz sahibi olduğu rejim demektir. Cumhuriyetçilik ise devlet yönetiminde cumhuriyetin bulunması demektir.Arapçada halk demek olan "cumhur" kelimesinden gelir. Bu bakımdan, halk ve yönetim kelimelerinin bir araya geldiği "demos" ve "kratos", yani demokrasi sözcüğünün eş anlamlısı kabul edilebilir.
Atatürk, Cumhuriyet için; “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare” ifadesini kullanmıştır.
Cumhuriyet yönetimi 1923 yılından itibaren anayasaya eklenmiştir ve anayasanın birinci maddesidir. Anayasanın ikinci maddesinde de cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Buna göre, Türkiye Cumhuriyetiinsan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
Atatürk demokratik cumhuriyeti benimsemiştir. Bununla ilgili olarak “Demokrasinin tam ve en belirgin şekli cumhuriyettir” demiştir. Aynı zamanda Atatürk, cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ederek ülkenin sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içinde olmasına çalışmıştır.






Amasya Gezim




 Orta Karadeniz Bölümü'nde yer alır. Anadolu'nun eski yerleşim alanlarından biridir. Hititlerden başlayarak çeşitli uygarlıkların merkezi olmuştur. Kentin bilinen en eski adı, söylendiği biçimi ile günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelen Amasya’dır. Eski kayıtlarda ve buluntularda Amesseia - Amacia - Amaccia ismi okunmaktadır. Amasya isminin açık bir şekilde okunduğu, Pers,Pontos ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde ticarette kullanılan gümüş ve bronz sikkeler (paralar) üzerinde görmek mümkündür.
Bazı sikkeler üzerinde Amaccia veya Amacia isimlerine rastlanılmaktadır. Amasya’nın fethinden önce ve sonrasında da Türkler, Amasseia’yı veya Amaccia, Amacia Türkçede söylendiği gibi Amasya yapmışlardır.

Türk Tarihinde Amasya

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok padişah Amasya'da dünyaya gelmiş ve şehzadelik yapmıştır. Bu sebeple Amasya'nın Osmanlı tarihi açısından da önemi büyüktür. I. MehmetII. MuratFatih Sultan MehmetYavuz Sultan Selim gibi padişahlar Amasya'da şehzadelik yapmışlardır. Özellikle 16. yüzyıla kadar olan dönemde birçok şehzade Amasyalı vali kızları ile evlenmiş, bunlardan çocuk sahibi olmuşlardır. Çelebi Mehmet'in eşi Kumru Hatun, II. Murat'ın eşi Yeni Hatun Amasyalılardır. Aynı zamanda Osmanlı'da 'Köprülüler Dönemi' olarak adlandırılan, sadrazamların otoritesinin arttığı dönemde gören alan Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Köprülü Mehmed Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Merzifonlu Çalık Hacı Ali Paşa gibi sadrazamlar Amasya sınırları içinde dünyaya gelip yetişmişlerdir. Divan Edebiyatı'nın ilk kadın şairlerinden olan Mihri Hatun da Amasyalıdır.

Milli Mücadelede Amasya

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'da başlayan Kurtuluş Savaşı'nın (Milli Mücadele)'nin ilk adımı, 12 Haziran 1919 tarihindeMustafa Kemal'in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir.
Kurtuluş mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum Kongresi ve Sivas kongresi'nin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan "Amasya Genelgesi" ile "Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır" denilerek Milli Mücadele burada fiiliyata geçirilmiştir. Bu itibarla, Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur.